“Kıpkızıl” ayrı yazılmaz, birleşik yazılır. “Kıp kızıl” değil, “kıpkızıl” — tek kelime, tek ateş topu! Dilimizdeki bazı kelimeler var ki, sanki sırf bizi sınamak için var olmuş gibi… “Kıpkızıl” da tam olarak onlardan biri. Yazarken insanın eli ister istemez boşluk bırakmak istiyor: “Kıp kızıl” diye iki kelime gibi görünse de Türkçe’nin mizahi küçük sürprizlerinden biridir bu — birleşik yazılır. Ama durun! Bu kadarla bitmiyor; bu kelime, dilin sadece kural tarafını değil, biraz da insan doğasını anlatır. Kıpkızıl: Bir Kelimeden Fazlası, Bir Dram – Bir Komedi “Kıpkızıl” kelimesi, kırmızının en abartılı, en utanmış, en romantik, en yanak yakıcı hâlini anlatır. Güneş…
Yorum BırakYazar: admin
Güneysınır’ın Doğusunda Hangi İl Var? Coğrafyadan Edebiyata Bir Yolculuk Bir edebiyatçı için her coğrafya, kendi hikâyesini anlatan bir metindir. Her dağ bir karakter, her sınır bir cümledir aslında. Kelimenin gücü insanın iç dünyasını dönüştürür; bir kelimeyle başlayan bir cümle bazen bir ömrün yönünü değiştirir. Bu yüzden, “Güneysınır’ın doğusunda hangi il vardır?” sorusu, yalnızca bir coğrafi merak değil, aynı zamanda bir edebi sorgulamadır. Çünkü bu soru, sınırların ötesinde nelerin saklı olduğunu, kelimelerin bizi nereye götürebileceğini hatırlatır. Güneysınır: Bir Coğrafya Değil, Bir Anlatı Mekânı Konya’nın sessiz, bereketli topraklarında yer alan Güneysınır, Anadolu’nun kalbinde ama zamansal olarak hep biraz gerisinde kalmış gibidir. Bu…
Yorum BırakGüre Rakım Kaç? Bir Coğrafyanın Edebiyata Dönüşen Sessiz Anlatısı Bir edebiyatçı için her yer bir metindir; her dağ, her rüzgâr, her rakım bir kelimenin yankısı gibidir. Güre’nin rakımı yalnızca bir coğrafi ölçü değildir; aynı zamanda anlamın, insanın ve doğanın birbirine değdiği bir edebi metafordur. Çünkü edebiyat, mekânın sessizliğini dile, rakamların soğukluğunu duygunun sıcaklığına dönüştürür. Balıkesir’in Edremit ilçesine bağlı Güre, Kazdağları’nın eteklerinde, denizle dağın buluştuğu o eşsiz sınırda bir yer olarak sadece coğrafyanın değil, insanın iç dünyasının da bir yansımasıdır. Rakımın Edebi Bir Kavrama Dönüşmesi “Rakım kaç?” diye sorarız; aslında bir yerin yüksekliğini değil, onun bize ne kadar derin hissettirdiğini öğrenmek…
Yorum BırakAyak Basmak Ne Demek TDK? Öğrenmenin İlk Adımı Üzerine Pedagojik Bir Yaklaşım Bir eğitimci için her öğrenme süreci, insanın dünyaya yeniden “ayak basması” gibidir. Bilginin kapısından içeri girdiğimiz her an, zihnimizde yeni bir toprak keşfederiz. Öğrenmek; merakla, cesaretle ve anlam arayışıyla atılan ilk adımdır. Bu nedenle, dilin içindeki en basit ifadeler bile, aslında bir öğrenme metaforu taşır. “Ayak basmak” deyimi de bunlardan biridir. Peki, TDK’ya göre “ayak basmak” ne demek? Ve bu ifade, pedagojik açıdan bize nasıl bir anlam ufku açar? Bu soruların yanıtı, hem dilin öğretici yönünü hem de öğrenmenin dönüşüm gücünü anlamamıza yardımcı olur. TDK’ya Göre “Ayak Basmak”:…
Yorum BırakKaos Filmi Ne Zaman? Bir Hikâyenin İçinde Kaybolmak Bazen bir film yalnızca bir film değildir. Bazen bir hikâye, insanın kendi hayatını sorgulamasına, attığı adımları yeniden düşünmesine, hatta kaderle hesaplaşmasına vesile olur. Bugün size, “Kaos” adlı bir filmin vizyon tarihinden çok daha fazlasını anlatacağım. Çünkü bu film, yalnızca bir sinema deneyimi değil; aynı zamanda insan ilişkilerinin karmaşık dokusuna, duyguların ve stratejilerin çarpıştığı o görünmez sahneye açılan bir pencere gibi… Bir Kadın, Bir Adam ve Kaosun Kaderi Deniz, iç dünyası zengin, insanlara dokunmayı seven bir psikologdu. Empati onun dilinde sadece bir kelime değil, bir yaşam biçimiydi. İnsanların en kırılgan anlarında yanlarında olmayı…
Yorum BırakKansızlık En Çok Kimlerde Görülür? Sessiz Bir Salgının Portresi Günlük hayatın temposunda bazen en küçük sinyalleri bile fark etmeyiz. Sabahları kalktığımızda halsiz hissederiz, merdivenleri çıkarken nefes nefese kalırız ya da cildimiz solgun görünür. “Belki uykusuz kaldım” ya da “yorgunum” diye düşünür geçeriz. Oysa bu sessiz belirtilerin ardında çok daha yaygın bir gerçek yatıyor: Kansızlık. Peki, bu durum herkesi eşit mi etkiler? Yoksa bazı gruplar diğerlerine göre daha mı risk altında? Gelin, bu sorunun yanıtını birlikte arayalım. Küresel Bir Gerçek: Dünya Nüfusunun %25’i Kansız Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde yaklaşık 1,8 milyar insan kansızlıkla yaşıyor. Bu da her…
Yorum BırakAşağıda, bir toplumsal araştırmacının içten bakışıyla başlayıp norm, cinsiyet ve kültür ekseninde yürüyen özgün bir analiz yer alıyor: “Kaç Kişi Madencilik Yapıyor?” – Bir Araştırmacının Sessiz Girişimi Bir araştırmacı olarak, sahadaki toz, ses ve kasvetli galerilerin içine çekiliyormuşum gibi hissederim. Ardında, rakamların ardındaki insanları, onları yaratan toplumsal yapıları, onların tercihlerinin ardındaki kültürel kodları görmeye çalışırım. “Türkiye’de kaç tane maden işçisi var?” sorusu, yalnızca istatistiksel bir merak değildir; o sayı, bir ülkenin toprağa, emeğe, cinsiyet anlayışına ve toplumsal adalete dair anlatısını taşıyabilir. Burada, sayının ötesine bakmalıyız: o emeği verenin kimliği nedir? Hangi normlar onları o işlerde tutar? Kültürel pratikler onları nasıl…
Yorum BırakKamulaştırma Nasıl Gerçekleşir? Küresel ve Yerel Perspektiflerden Bir Yolculuk Hayatın farklı alanlarında olaylara geniş bir çerçeveden bakmayı seven biri olarak, kamulaştırma konusuna da sadece hukuki terimlerle değil, toplumsal, kültürel ve insani yönleriyle yaklaşmak istiyorum. Çünkü bu konu, yalnızca devletin bir taşınmaza el koyması meselesi değil; aynı zamanda mülkiyet hakkı, kamu yararı ve bireylerin yaşam alanlarına dair derin bir tartışmanın tam merkezinde yer alıyor. Kavramın Temelleri: Kamulaştırma Nedir? Kamulaştırma, en basit tanımıyla devletin veya kamu tüzel kişiliklerinin, kamu yararı amacıyla özel mülkiyetteki taşınmazları bedeli karşılığında zorunlu olarak almasıdır. Bu uygulama, modern hukuk sistemlerinde temel hak ve özgürlüklerle yakından ilişkilidir. Çünkü bir…
Yorum BırakKamera Şakası Ne Demek? Bilimin Merceğinden Mizahın Psikolojisine Bir Bakış Hiç sosyal medyada bir kamera şakasına denk geldiniz mi? Önce kahkaha attınız, sonra belki de “acaba bu şaka fazla mı ileri gitmiş?” diye düşündünüz. Ben de tam bu noktada merak ettim: Kamera şakaları neden bu kadar etkileyici, neden bazıları bizi güldürürken bazıları içimizi rahatsız eder? Bu yazıda, “kamera şakası” kavramına bilimsel bir lensle bakacağız ama teknik jargonu bir kenara bırakıp herkesin anlayacağı şekilde konuşacağız. Kamera Şakası Nedir? Gülmenin Görünmeyen Anatomisi Kamera şakası, genellikle bir kişinin haberi olmadan kayda alınarak, mizahi veya şaşırtıcı bir durumun yaratıldığı planlı bir mizah biçimidir. Psikolojide…
Yorum BırakMeccanilik Ne Demek? Toplumsal Yapıların Mekanikleşmesi Üzerine Sosyolojik Bir Bakış Toplumları anlamaya çalışan bir araştırmacı olarak, her dönemde beni en çok düşündüren sorulardan biri şudur: İnsan ilişkilerimiz ne kadar doğal, ne kadar yapay? Günümüz dünyasında duygularımız, değerlerimiz, hatta davranışlarımız bile birer sistemin dişlisine mi dönüşüyor? İşte meccanilik tam olarak bu dönüşümün adıdır — insanın ve toplumun giderek mekanikleştiği, duygusal sıcaklığın yerini işlevsel soğukluğun aldığı bir yaşam biçimi. Meccanilik, köken olarak “mekaniklik”ten türeyen bir kavramdır; ancak yalnızca makineleşme anlamına gelmez. Bu kavram, bireylerin toplumsal ilişkilerinde duygusal bağlardan uzaklaşıp işlevsel, çıkar temelli, sistematik davranış kalıplarına yönelmesini ifade eder. Başka bir deyişle, meccanilik…
Yorum Bırak